Kalbimizle dünyayı değiştirebilir miyiz?

Kalbimizle dünyayı değiştirebilir miyiz?

Kalbimizle Dünyayı Değiştirebiliriz.

THETA 1Kesinlikle evet! Odaklandığınız şeyi büyütebilceğimizden daha önceki yazılarımda  bahsetmiştim. Okumayanlar için üzerinden geçelim hayatta neye odaklanırsanız onu geliştirirsiniz. Siz sevgiye odaklandığınızda sevginiz ve sevenleriniz büyür, bolluk berekete kalpten inanarak odaklandığınızda evren sizin bereketiniz için çalışır. Paraya ihtiyacım var biraz kemerleri sıkmalıyım dediğinizde neler oluyor? Hemen söyleyeyim o kadar dikkatli harca, tasarruf çalışmaları, maliyet hesaplamaları hooop arabanın tekeri patlıyor 🙂 olmadı dam akıtabilir, olmadı hoca yeni bir kitap ister örenekleri çoğaltmak mümkündür.Çünkü neye odaklanırsanız onunla büyürsünüz.

Daha iyi bir dünya'yı kalpten istemek ve adım atmak bütüne katkı sağlayacaktır. Herşeyden önemlisi sizin dünyanızı değiştirmeye yetecektir. Değişim sizinle başlar sözü gerçektir.

Benzerler birbirini çeker. Bizimle uyum içinde olan her şey hayatımızda eşlik edecektir. Sözün özü; inandığımız her şey hayatında rol alır.

Bu nedenle isteklerimiz önemlidir peki isterken dikkat edilmesi gereken en önemli noktalar nelerdir?

Bunlar;

Ne istersek isteyelim, bunu mantık seviyesinden çok kalp seviyesinde istemektir,
İsteklerimizin gerçekleşebilmesi için, bunun mümkün olduğuna kesinlikle inanmalıyız.
İsteklerimizin gerçekleşebilmesi için önce kendimizi isteklerimize uygun seviyede tutmalıyız. (Kendinizi lüks bir otomobile binerken huzursuz hissediyorken ve o arabanın sahibi olmayı istemek farklı frekanslarda yayın yapmak demektir)
Bilincimizi isteğimize yönlendirmeliyiz ki, hayatımızda isteklerimizle etkileşime geçebilelim. (Hayatımıza bir ruh eşi isterken karşı cinsten hep uzak durmak isteklerimize ters düşecektir)

Hayatımızda sadece derinden inandığımız şeyler gerçekleşebilir. Bu en başta kendi hakkımızdaki düşüncemiz için geçerlidir. Kendimizle ilgili görüşlerimiz yaşayacaklarımızı belirler. Dış dünya, her zaman bizim iç dünyamızı yansıtır.

İnançlarımız Dış Alemimizi Değiştirmeyi Nasıl Başarıyor?

Son yıllarda modern bilimin tespitlerinde köklü değişiklikler oldu. 1995 yılında Rus Bilim Akademisi’nde Vladimir Poponin ve Peter Gariaev yönetiminde araştırmalar başladı. Bu deneylerin sonuçları o kadar şaşkınlık uyandırdı ki, deneyler Amerika’da tekrar edilerek sonuçlar kamuoyuna duyuruldu.

Vladimir Poponin ve Peter Gariaev, “foton” adı verilen ışık parçacıkları aracılığıyla DNA’nın tutumunu  gözlemlemek istiyorlardı. Bu testde vakum oluşturabilmek için bir borunun içerisinde yer alan tüm havayı aldılar. Artık vakumda içerisindede kesin bir hiçlik olmadığı biliniyor. Tüm mekanlarda özel cihazlarla oldukça isabetli ölçülebilen fotonlar (ışık enerjisi) kalıyor. Böylece fotonlar boru vakumunda oldukça düzensiz bir şekilde dağıldı.

Sonraki adım boruya insan DNA’sı verilmesiydi. Bu işlem yapıldığı anda şaşırtıcı bir şey oldu. Parçacıklar DNA’nın varlığında farklı sıralandı. DNA, fotonlara direkt olarak etki yapıyordu. Sanki görünmez bir güçle, fotonları, boru içerisinde düzenli bir şekilde sıralamıştı. Bu deneyde kesinleşen şey ; İnsanın DNA’sının fiziksel dünyaya direkt etki ediyor olduğu artık biliniyordu.

Klasik fizikte, önceden böyle bir bilgi gözlenmemişti. Dahası, klasik fiziğin alışılan mantığında, böyle bir bilgiye yer yoktu. Fotonlar insanların açıklayamadığı bir tutum sergiliyordu. Bu deneyler için oldukça heyecan vericiydi, daha sonrası ise bir devrim niteliğindeydi…

Bilim adamları, DNA’yı borudan aldıkları zaman, fotonların düzenli sıralarını bozup dağınık hallerine geri döneceklerini öngörmüştü, durum böyle olmadı beklenenin tam tersi oldu! Fotonlar  DNA hala oradaymış gibi düzenli sıralarında kalmaya devam etti.

Araştırmacılar deneyleri defalarca tekrarladılar, elde edilen sonuç değişmedi; fiziksel olarak ayrılsalar da DNA ve fotonlar arasındaki bağ devam ediyordu. Buda, kuantum fiziğinin “kuantum alanı” dediği bir alan aracılığıyla birbirleriyle bağlantılı olduğunu gösteriyordu. Boşluk olarak adlandırdığımız durum aslında hiç de “boş” değildir, aksine içinde milyarlarca verilerin dalgalar aracılığı ile hareket ettiği ve yayılım sağladığı bir alandır.

Bu deney tüm insanlığa Rezonans(titreşim) Kanununu algılayıp anlamamız için rehber olmuştur. Bunun yanında bu enerji alanını farklılaştıran ise; bilinen enerji türüne benzememesidir.

Bol enerji yüklü bu alan, iç ve dış dünyamız arasında bir köprü görevi görür.

Ses dalgalarının, havayı taşıyıcı  kullandığı gibi, yaydığımız inanç ve düşünce gücü de dünyaya taşınabilmek için aracıya gereksinim duyar. Burada, kuantum alanı işleme girerek, aracılık görevini üslenir.

Bu enerji alanı, farkındalığımız olmasa da da her durum ve herkesle bağlantılı olmamıza olanak tanır. Yani bizler bütünün parçası olarak bütünü etkileyebilir ve bütünden de etkileniriz.

Bu durumda “alıcının” bizden ne kadar uzaklıkta olduğunun bir önemi yoktur. Alıcı apartman komşumuz olabileceği gibi dünyanın öbür ucunda yaşayan bir kişi de olabilir. Oluşturulan ve yayılan titreşim, istisnasız doğru kişiye ulaşacaktır.

Çekim alanı aracılığı ile her şeyle ve herkesle anda iletişim kurarak bağlantıya geçebiliriz. Yapmamız gereken tek şey bunun için  harekete geçmektir;

Rezonans Kanunu, her zaman “evet” der.

İnançlarını her zaman doğru çıkarır.

Kişiye itiraz etmez.

Mesela, hayatınızın önemsiz olduğuna ve yaşadıklarınızın anlam taşımadığına mı inanıyorsunuz, bu inancınız onaylanacaktır.

Gerçek, büyük bir aşkı hak ettiğine mi inanıyorsunuz, para, manevi ve maddi zenginliği hak ettiğinize; hayatının derin, her şeyi kuşatan bir anlamı olduğuna mı inanıyorsunuz, bu inançlarınız yaşamınızda gerçekleşecektir.

Neye inandığınızın içeriği enerjinin umurunda değildir, nasıl mı? İnancınız yüksek ahlaki değerler taşıyabilir ya da çok kötü bir şey olabilir. Size fayda sağlayabilir ya da hayatınızı zorlaştırabilir, enerji işin ahlaki kısmıyla, sizi üzüp mutlu etmekle ilgilenmez ve sizi yargılamaz. Yalnızca isteklerinizi yerine getirir.

Enerji yayım alanı bilinçaltı itaatkar bir köle gibi çalışır. Daima yaydığınız  içtekiler doğrultusunda çalışır.

İç alemimizde sahip olduğumuz her şey, dış dünyada da karşımıza çıkacaktır.

Dünyada karşılaştığımız her şeyin bir kaynağı vardır ve bu kaynak düşüncelerimizdedir. Eğer istediğimiz sonuçlara ulaşmak istiyorsak, düşüncelerimizi kontrol etmeye başlamalıyız, çünkü düşündüğümüz her şey bir titreşim(yayın) alanı oluşturur.

Uzun süreli ve sık olarak düşündüğümüz, hissettiğimiz ve söylediğimiz her şey titreşim alanımızı yoğunlaştırır. Bu yüzden kaybetmek hakkında her düşünce kaybetmek, kazanmak hakkındaki her inanç da kazanma ihtimalini kuvvetlendirir. Ve bizler bununla dış dünyada değiştirmek istediğimiz her şeyi bilinçaltı gücümüzle değiştirebiliriz.

Gelin bir kaç örneğe bakalım;

'Geldikleri gibi gidecekler'= Geldikleri gibi gittiler

'İstemediğin ot burnun dibinde biter' = Korktuğumuz ya da varlığından rahatsızlık duyduğumuz durum ve kişiler hayatta sıkça karşımıza çıkar.

'Para parayı çeker'= Bilinenin aksine zenginin daha zengin olacağı anlamı taşımaz. Harcamalarımızdan pişman olmayacağımız, rahat yatırım yapacağımız alanlar bize daha büyük bolluk bereket olarak geri döner. Çünkü pişmanlık duymayız.

Bu kelimeler bize atalarımızdan miras kendini gerçekleştiren bilinçaltı gücümüzün ispatı niteliğindedir.

 

Arzularımız gerçekleşmek üzere bizi nasıl bulur?

Artık aydınlık getirmemiz gereken tek nokta, bizimle etkileşime geçen enerjinin, bizi nasıl bulacağı konusudur. Sonuçta evrende milyarlarca DNA var ve bunların her biri enerji alışverişinde bulunuyor. Peki, evren arzularımızı, daha doğrusu arzulananı yolunu şaşırmadan bize nasıl iletir?

Biz hayatımızı yaşarken, bilinçaltımız bir yandan sürekli “yayın halindedir”. Rezonans alanımızı durmaksızın pozitif ve negatif düşüncelerimizle program akışında bize isteklerimizi sunmak için çalışmaya devam ediyor. İstek ve amaçlarımızı koruduğumuz sürece, korku ve endişelerimiz içinde aynı şey geçerli, rezonans alanımız bizimle aynı titreşimde olanları bize çeker. Diğer yandan ise hepimiz “kod” olarak adlandırdığımız genetik bir isme sahibiz. Tüm insanların barındırdığı DNA’sı da, tıpkı parmak izi gibi, eşsizdir. Her bireyin DNA'sı, başkalarıyla eşleşmesi mümkün olmayan genetik bir parmak izi bırakır. Bu ayrım enerji içinde geçerlidir. Titreşim o kadar belirgindir ki, her zaman bizim için en uygun çözümü bulur.

Bilinçaltınızı tıpkı bir radyo frekansı gibi düşünebiliriz. Buz dağının görünmeyen yüzü bilinçaltı içerisinde bulunduğu blokajlar ve güzelliklerle sürekli yayın yaparak bize bir hayat sunar. Bizler bilinçli dünyamızda her şeyi kontrol edip bir hayat yaşamaya hazırlanırken genellikle hiç hesapta olmayan hayatların baş rolünde oluruz. Çünkü aynı frekansta yayın yapanlar birbirini istisnasız bulur.

Theta Healing ile bize olumsuzluk deneyimleten bilinçaltı blokajları tespit edilerek anda, hızlı, kalıcı şekilde pozitifleri ile değiştirilir. Bu durum kişide pozitif rezonans alanını yükseltir. Bolluk-bereket, başarı, mutluluk, sağlık ve bir çok pozitif alanda yüksek titreşimli yayın yaparak istediğimiz hayatı yaşamamıza olanak tanır.

Sizde Theta Healing ile tanışıp blokajlarınızdan kurtulabilir, parmak izlerinizi mutluluk frekansı ile bırakabilirsiniz. Kalbinizle önce dünyanızı değiştirebilir,  sonrasında da tüm dünyanın değişimine katkı sağlayabilirsiniz.

 

Henüz yorum yok.