İnsanoğlu olarak karışık teknolojilerle hayatı kolaylaştırdık, ayrıntıları anlayarak tasarımlar yaptık. İnsanoğlunun ruhuna dokunan eserleri var edebilme yeteneğinde başarılıyız. Bir ırk olarak zihin ve yaratıcı gücümüzü sınırlarını her geçen gün zorlamaya devam ediyoruz.
Ancak bu anlama kabiliyetimizin tökezlediği bir yer var: Kendimiz özellikle bedenimiz. İçerisinde yaşam sürdürmediğimiz uzayın işleyişi hakkında bile fikir sahibiyken, bedenimizin işleyişi ve bize verdiği sinyaller hakkında hastalanana dek fikir sahibi olamıyoruz.
Batı insanları olarak bedenin besinlere, suya, vitamine ve bir gün durmaması için egzersize ihtiyacı olan eşsiz bir makine olduğu konusunda hemfikiriz. Bedenin bizlere sağladığı konforlardan sonuna kadar faydalanır, düzgün görünümümüz için çabalarız. Makinanın bir parçası arıza yapsa da onarılabilir. Ameliyatlar, kemoterapi ya da tehlike oluşturan kısım devre dışı bırakan ilaçlarla sorun ortadan kaldırılarak yaşam devam ettirilir. Batı tıbbı bu anlamda mucize denilecek birçok buluşa imza atmıştır.
Peki ya bu durumlar yaşam kalitemizi nasıl etkiler?
Zaman zaman tedavi ettiğimiz hastalıkların yan etkileri yenilerine yol açarak yaşam kalitemizi bozarken, hastalıklarımızı tedavi etmek için yaşadığımız stres çekilmez bir hal alır. Üstelik bu rahatsızlıkların %70’i strese bağlı olduğu halde…
Hipokrat döneminde doktorlar hastanın yalnızca fiziksel rahatsızlığını anlamakla kalmaz hastanın iklim koşullarını, beslenme tarzını ve yaşam şeklini de hesaba katarlardı. Zamanla nufüs artışıyla doktorların ancak reçete yazacak zamanı kaldı. Kişisel ilişkileri bir kenara bırakarak makineyi tamir etme yönünde mesafeli etkileşimlere yol açtı. Bu etkileşim bedenimizle ilişki kurmamamıza yol açtı. Günümüzde ise bu ters giden işleri düzeltmemizi sağlayacak yöntemler var.
Theta healing bunlardan biri. Bedenini bir makine olarak görmekten ziyade enerji sistemi olarak algılamamıza ve bedenimizle iletişim kurmamıza yarar sağlayan bu yöntemin faydalarını konuşalım.
‘Ruh hastalanmadan, beden hastalanmaz’ anneannemin sık kullandığı sözlerdendi. Ne zaman karnım ağrısa pamuk elleriyle karnım etrafında ellini gezdirir ve ‘sen kimin söylediklerine alındın’ diye sorardı.
Bu aramızdaki sihirli bir bağdı. Ellerinin sihiri o 5 dakikada ağrımı alıp uzaklaştırırdı. O zamanlarda bu gücün yalnızca onda olduğuna inanıp her rahatsızlığımda anneannemi özlerdim. İlerleyen yıllarda farklı rahatsızlıklarımın düşünce tarzımı değiştirmemle, hastalığın yerini hızla iyileşmeye bırakamasıyla geçti. Zihin- beden ilişkilerine olan merakım; keşfettiğim farklı parçaları bir araya getirdikçe, zihnimin bedenimi kontrol etmesini şaşkınlıkla izledim. Bir sağlıkçı olarak Spritüel yaşamla bağım çoğu meslektaşıma farklı geldi, ancak zihnin insanlar üzerindeki etkilerinden emindim.
Tüm bunlar nasıl mı oluyor?
İnsanoğlu kuvvetli bir çekim gücüne sahiptir. Bu çekim alanında en hızlı dönüşler korku ve sevgiyle oluşur. Bilinçaltı hayatımızı kontrol eden görünmeyen en önemli etkendir. Onu tanımak, bilinmeyenleri çözmek ve eğer varsa travmalarını düzeltmek gereklidir. Aksi takdirde yaşadığımız bir çok sorunun nedenini anlayamaz hep aynı senaryonun başrolünde kendimizi buluruz.
Bilinçaltına buz dağının görünmeyen ancak bir çok gemiyi batıran yüzü de diyebiliriz. Korku, kaygının sebep olduğu iletişim problemlerimizi, kurtulmak istediğimiz öfkeler ve nefret duygularımızın sebep olduğu sürekli bizi aşağıya çeken durumları, nedensiz kronik mutsuzluklarımızın bizi artık özgür bırakmasını istemek en doğal hakkımızdır.
Güzel olan ise buna sebep olan kök inançları bularak bilinçaltından bu kayıtları silmek ve yerine olumlularını yüklemek Theta ile mümkün. Çünkü bilinçaltımızdaki kayıtların değişimi hayat kalitemizi yükselterek bizi hastalıklardan uzak tutacak muazzam bir güce sahiptir.