Düşmek ilerlediğimizin göstergesidir…
Bu konu üzerine yazmadan önce üniversite öğretilerimi düşünürken buldum kendimi.
Çocukken hep büyüklerimize özendik ve onlara odaklandık değil mi? Belki rahat yürümeleri, belki her istediklerine uzanarak alabilmeleri, gezmeleri, statü sahibi olmaları ve hatta güzel fizikleri… Sahip olmak istediğimiz çoğu şeyi rol modellerimize göre şekillendirdik. Peki bizim onlara öğrettiklerimiz olmadı mı? Ya da bebekler bize bir şey öğretebilir mi diye sorsam sizlere cevabınız ne olurdu? Şüphesiz ki evet diyeceğinize inanıyorum. Gerek koşulsuz sevgi, gerek saf yürek güzellikleri, gerek küçücük şeylere olan sınırsız mutlulukları…
Eğitimlerimizde sıkça bahsettiğimiz gibi çocukların koşulsuz sevgileri ve bitmek bilmeyen inançları vardır. Bunun temel sebebi sürekli olarak Theta frekansında olmalarındandır. İşte bu yüzden bize unuttuklarımızı tekrardan öğretebilir minik dostlarımız. Ve hatta
Theta healing seanslarında sıkça çocukluk anılarımızın blokajlarını görürürüz. Bu nedenle t
ekrardan diyorum çünkü bu tüm saydıklarım bizim zaten çok iyi bildiğimiz ancak hayatın koşuşturmacası içerisinde geçtiğimiz beta frekansımızda yitirdiğimiz şeyler ne yazık ki. Benim, eski mesleğim sayesinde tekrardan hatırladığım başka bir güçleri daha var çocukların; “Yürümek ve gelişmek istiyorsan her düşüşte ayağa kalkmak zorundasın!”
Bebeklik dönemi(0-2 yaş), en hızlı büyüyüp, geliştikleri dönemdir. Bu dönemde bedensel (kas ve kemik) gelişimlerinin bir sonucu olarak kendi başlarına hareket edebilmek, yürümeyi öğrenmek durumundadırlar. Böylelikle minik dünyalarında büyğk başarılara imza atarlar, anneye bağımlı olmaktan kurtulur ve güçlerini keşfe çıkabilirler.
Bize çok basit gelen bir koridor geçişi ya da o koridora ulaşmak bile onlar için büyük tehlikeler ve hatta aşılması zor engellerle doludur. Ancak hiç bir bebek gücünün keşfi için bu durumları dikkate almaz ve hatta ebeveynlerin 'hayır' kelimesini en anlamsız buldukları zaman dilimidir (: Ve onların bu yolculuğu gerçekten hiç küçümsenmeyecek bir kordinasyon, azim ve inanç barındırır.
Emeklemek, sıralamak, adımlamak ve yürümek...
Yürümeyi öğrenme ayakta durma çabalarıyla başlar ve bir çoğu başarısızlıkla yani düşmeyle sonuçlanır.
Bu düşüşlerin bazıları acı verecek yaralanmalara yol açar, bazıları ebeveyn azarlarıyla, bazı zamanlar hiç susmak istemeyeceği ağlama krizlerini içerir ta ki o şen kahkalarını hatırlayana kadar. Fakat en müthiş olanı ise sanki hiç bunlar olmamış gibi bir cesaretle yeniden ayağa kalkmalarıdır ve tüm denemelerin, düşüşlerin sonunda 2 yaş civarında yürümede usta bir hale gelirler. İşte tam olarak tekrardan hatırlatmak istediğim nokta bu.
Bebekler düştüklerinde yeniden denemeden yürümeyi öğrenemezler, yaşadıkları düşüş onların yürümeye ve ilerlemeye, amaçlarına ulaşmak için çalıştıklarının göstergesidir.
Biz yetişkinler de hayatın akışı içerisinde iniş ve çıkışlar yaşarız. Ne zaman düşsek tıpkı çocukken yaptığımız gibi yaralarımızı geride bırakarak, bazen ağlayarak, bazen ise gülüp geçerek tekrardan ayağa kalkıp yürümeye çalışmalıyız. Bu nedenle kişisel gelişimin en önemli basamağı olan deneyimlerimizi elde edebilmiş oluruz. Tüm bunlarda katettiğimiz mesafeden daha önemli olan çabamızdır, amacımıza ulaşma yolundaki inancımız için verdiğimiz çabamız…
Bilmeliyiz ki hayatta hiç düşmemek için sürekli kontrollü olmaya çalışmak, bizi içinde bulunduğumuz durumdan bir adım öteye götüremez. Bilinçaltımızdaki inançlarımız zihnimizce aldığımız her kararı bozabilme yeteneğine sahiptir bu nedenle deneyim dediğimiz her şey kişinin gerçek anlamda nefes aldığının ispatıdır. Hüznünü ve ardından gelen hazzını tatmamış insan, sürekli olduğu yerde sayan insandır ve bu yerinde sayma olayı, hayatta yapılabilecek en kolay fakat ne üzücü ki insanın kendine yapabileceği en kötü şeydir. İnsan doğası gereği yürümeye ve her şeye rağmen ilerlemeye mecburdur.
Unutmayalım ki evrenin bir çok yasası vardır. Çekim yasası, değişim yasası, ışık yasası ve bir çoğu. B yasalar arasında değişim zamanlarına ait hızlı çalışan gerçek - bir şey iyiye gitmeden bir miktar kötüye gider- gerçeği yatar. Yolculuğumuzdaki deneyimlerimizi düşmek yerine ilerlediğimizin göstergesi olarak görmek ve tüm bunların bizi daha sağlam, daha güzel yürüyüşlere ulaştıracağını bilmek bizleri zihnen rahatlatırken pozitif bir enerji yayını yapmamıza sebep olur. Yeter ki pes etmeyelim. Her ne durumdaysanız, düştüğünüz yerden tam şu an daha sağlam kalkmanız dileğiyle, sevgiyle kalın…