KORUNMAK istiyoruz!
Korunmaya olan bağımlılığımızdan, asıl korumamız gerekenleri tehlikeye atacak bir şeyler yapma ihtimalimiz de var 🙂
İsteklerimizin farkında olduğumu sanıyoruz…
İsteklerimize, alışkanlık ve önceliklerimize inat bağlanma eğilimindeyiz. İstediklerimiz olmazsa, onları elde edemezsek, bazı kayıpları ört pas ederek, bazı beklentilerimizi kısarak uzlaşmak zorunda kalırsak, hayat bitecek, dünya duracak, kıyamet kopacak filan zannediyoruz 🙂
Diğer taraftan bu istekleri, asıl bilinçaltımızın çekim gücünün var ettiğini anlamıyoruz. Bu öncelikleri, hayata geçirmek için harekete geçmek, inisiyatif kullanmakla, sadece tutunduğumuz mevzilerde ayak diremek arasında gidip geliyoruz. Genelliklede egomuza yenilerek olduğumuz yerde kalıyoruz.
Bizim istediğimiz gibi akmayan nehirle akıp, varacağı yeri görmek aklımızın ucundan bile geçmiyor 🙂
Kafamız iki uç arasında gidip geliyor; Ya nehrin yönünü ne pahasına olursa olsun değiştirecek ve bunun için her şeyi ve herkesi kullanacağız. Ya da önünü tıkayıp taşmasına neden olacak bir pasif-agresif direnç gösterecek ve bu arada bize ve etrafa vereceği zararı dahi umursamayacağız. Bu denklemler yüzünden hep korunaklı adımlarla ilerlemeyi istiyor evrenin sınırsız gücünü hiçe sayıyoruz.
Kısacası HAYATLA ARAMIZDA BİR İKTİDAR MÜCADELESİ VAR 🙂
Oysa bazı savaşların galibi yoktur! Master Yoda der ki; ”Büyük Savaşçı mı… Savaş insanı büyük yapmaz!”
Galip olma fikri yücelikle eş gibi gelir… Oysa galip gelme gayreti ve bunun yüzünden göze almamız gerekenler, bazen hiç de erdemli ya da sevimli değildir.
HER ŞEYE RAĞMEN KAZANILMIŞ BİR GALİBİYETİN BEDELLERİ DE BAZEN MAĞLUBİYET KADAR BÜYÜK OLABİLİR!
Yine de insan hep başkalarına ama en fazla da HAYATA KARŞI galip gelmek ister. Biz hayatla büyümek değil, hayatı istediğimiz hale dönüştürebildiğimizi görerek, kendimizi BÜYÜK ve GÜÇLÜ hissetmek isteriz.
Bunun için de dışa dönük olduğu kadar kendimize dönük olarak da YIKICI yöntemler kullanırız.
Zalim olmaktan, edepsiz olmaya, bencil olmaktan, hain olmaya, hadsiz olmaktan, yüzsüz olmaya, bağımlı olmaktan, kurban olmaya, sürünmekten, sündürmeye ve süründürmeye kadar nice akla hayale gelmeyen yöntemi, sırf hayat nehrinin akışını istediğimiz yöne çevirmek için dener, ya da suyun önünü tıkarız!
Ama hayat nehrinin suları daima akacak bir yer, bizi aşacak bir yol, ve yine istediği yöne dönecek bir çare bulur 🙂
Biz insanoğlunun hayat akışını ise bilinçaltındaki kuvvetli enerji belirler.
İnsana düşen bir savaşın eşiğinde kaldığı zaman kendine bu mücadeleye NE ADINA girdiğini sormaktır.
İstemekten ve inisiyatif almaktan korkmamayı öğrenmek önemlidir. Ama bunu nasıl yapacağımız hakkında yeterli bilgi ve donanıma sahip değilsek, kendimizi ortaya atmak, zamansız ve yetersiz çıkışlarla kan kaybetmek, bize ve amacımıza çok büyük zarar verebilir.
Çünkü buzdağının görünmeyen yüzü bilinçaltı her an yayın yapan frekanslarıyla bize isteklerimizi getirmekle görevlidir. Mantıklı mantıksız ayırt etmeden her isteğimizi emrimize sunmak onun asli görevidir.
Hak ettiğimiz bir şeyi almak için harekete geçmek iyidir. Ama içimizdeki arzunun hakkımız için mücadele etmekten çekinmemekten, hırsından gözü dönme boyutuna geçtiğini görüyorsak, bir durup düşünmekte ve sınırı yeniden çizmekte fayda vardır!
Girilmiş olan mücadelelerde amaç kadar yöntem de önemlidir. Ne pahasına olursa olsun kazanmak esastır diye çıktığımız yollarda kendimizi kaybetmek de mümkündür. Kendini kaybeden amacını da, anlamını da, hakkını da kaybeder!
Başımıza yıkılan damın altında durmak korunmak olmadığı gibi, kafamızı çarpıp çarpıp geri düştüğümüz duvarlara saldırmak da kendimizi savunmak değildir! Tepemize dam çökmüş, önümüzde duvar yükselmişse, etrafa bakıp başka yollar, arasından ışık sızan başka aralıklar aramak gerekir. Yani bize bulunduğumuz konuma dair savunma ya da saldırı taktikleri haricinde olasılıklar sunan bir hayat vardır 🙂
Peki bunları keşfetmek mümkün müdür? Savaşsız ve kolaylıkla elde etmek. Theta healing ile yapılan bilinçaltı şifaları bu duruma kolay hızlı kalıcı ulaşmanız için muazzam bir yöntemdir.
Eğer insanlar, olaylar ya da basitçe hayat üzerinde iktidar kuramamak, sizin için ölmek ile eş anlamlı gibi geliyorsa, yanıp kavrulmadan bir durup kendinize sorun;
Öldürmem gereken ne? Düşman kim? Benim geldiğim halde, durduğum yerde düşmanımdan ne farkım var?
Belki bu sorulara cevap verirken, öldürmekte olduğumuzun içimizdeki ışık olduğunu, düşmanın bizi bu hale düşüren hırslar, korkular, beklentiler, ve asıl dönüşmesi gerekenin vazgeçilmez sandığımız öncelikler olduğunu görürüz…
Nasıl ki kumarda son tahlilde hep masa kazanırsa, hayatta da hep nehir ve bizim hayatımızda hep bilinçaltı kazanır 😉
Bilinçaltınızın gücünü kullanın hayatınızın anda tadını çıkartın . O ANI ISKALAMAYIN!
Biz hayata karşı değil, hayatla birlikte güçlü oluruz…
Bunun için de zamansız, sonuçsuz, başı bozuk, ipi kopuk, erdemsiz, yüzü yıkıma dönük, belirsiz savaşlarla vakit kaybetmeye gerek yoktur.
İnsan en büyük savaşını kendine karşı kazanır. Kendini disipline eden, kendini düzelten, nefsini kontrol eden, erdemlerine sahip çıkan, gerektiğinde vaz geçmeyi, adabıyla kazanamıyorsa adabıyla çekilmeyi bilen, ve ZAMANA GÜVENEN, zamanla akan, zamanı bekleyen, bu arada da öğrenen, gelişen, bakış açısını ve duruşunu düzeltmekten yılmayan insan, hiç bir savaşın sağlamayacağı bir anlam ve derinlik kazanır. Bu insan hayatla beraber kazanır. Bu insanın yolları, çözümleri, umutları, çareleri tükenmez… Bu insan her yolun sonunda kendine varır 🙂 Çünkü evrenin sınırsız gücünü hayatına akıtır.
Bilinçaltının çekim gücünü hiçbir bilinçli karar değiştiremez. Erteler, bekletir ya da geçmiş gibi düşünebilir ancak hayatınızın senaryosunu bilinçaltınız hazırlar sizlerde rol alırsınız. Theta healing ile senaryolarınız korkulardan uzak olsun ve hayat size hayallerinizden hayalperest olarak aksın...